Yıllar öncesi bir makale okumuştum,
Makalede toplumsal olarak geçmişte nasıl bir yapıda olduğumuzu , ancak günümüzde bu yapıdan çok uzak tavırlar sergilediğimizden bahsediyordu .
Ne değişmişti de bugünkü biz olmuştuk ?
Doğruları konuşmaktan yapmaya fırsat mı bulamamıştık ?
Yoksa birbirimizi sevmeyi, hoş görmeyi ve karşılıklı tahammül etmeyi mi terketmiştik.
Gelin sözü daha fazla uzatmayalım da geçmiş yolculuğumuzdan günümüze nelerin değiştiğini gözler önüne serelim .
Ne İdik, Ne Olduk



Dürüsttük: Bir zamanlar, Londra Ticaret Odası’nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: “Türklerle alışveriş et, yanılmazsın
























Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi’yle meşhur Du Loir’un 1650’lerdeki hükmü şöyle: “Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir”
Şefkatimiz yalnızca insana yönelik değildi, hayvanları, hatta bitkileri bile kapsıyordu
Hayata karşı saygılıydık: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus’u dinleyelim, bize 1880’lerdeki halimizi anlatsın:
“Türklerdeki iyilik duygusu, hayvanları dahi kucaklamıştır Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır
Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise, bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz
Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir
” (Küçük Asya, c
9)
Hayırseverdik: Comte de Marsigli’yi tekrar dinleyelim: “Yazın İstanbul’dan Sofya’ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin, yolculara, bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum“
Aynı müellif, ceddimizin hayırseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir Şöyle diyor: “Fakat şunu da ifade etmeliyim ki, bu dindarâne hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler
İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil ederler
”
Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı Avukat Guer misallendiriyor: “Türk şefkati, hayvanlara bile şamildir” dedikten sonra şu örneği zikrediyor: “Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır Bu adamlar, sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar
Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür
”
“Kaçık”lığın kaynağını da veriyor adam: “Birçokları da sırf azad etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar Bunu yapan bir Türk’e, bir gün, yaptığı işin neye yaradığını sordum
Küçümseyerek baktı ve şu cevabı verdi: ‘Allah’ın rızasını tahsile [kazanmaya] yarar
‘”
Ne dersiniz? Galiba, geçmişimizden uzaklaşmak, bize çok pahalıya patladı
İşte sorulmaya değer ve cevaplanması elzem olan soru: “Bizde, o zaman var olup da bugün olmayan nedir? Nasıl kaybettik? Nasıl buluruz?”
Fazla söze gerek yok sanırım önce iğneyi kendimize , sonra çuvaldızı başkasına batıracağız . Tabii kendimizden başkasına sıra gelirse
Doğruları konuşmaktan yapmaya fırsat mı bulamamıştık ?
Bu cümleniz şimdiki halimize ayna tutuyor. Biz Türkleri öven o şahıslar gelse ; Ne olmuş size böyle ! derler. Bizde acaba ; Ne olacak en sonunda size benzedik mi diyeceğiz.
Üzüldüm okudukça. Gerçek acıdır derler de bu kadar acı olmasaydı.
Teşekkürler
Çok güzel bir yazı olmuş. Nerelerden nerelere geldiğimizi acı bir şekilde ortaya koymuşsunuz.
Teşekkürler
İlginizden ötürü ben teşekkür ederim